yunus emre 


  1. yunus emre (d. 1240 - ö. 1321), Anadolu da Türkçe şiirin öncüsü olan mutasavvıf bir halk şairidir. Büyük bir Türk düşünürüdür.

    Hayatı ve şahsiyeti hakkında pek az şey bilinen yunus emre, Anadolu Selçuklu Devleti nin dağılmaya ve Anadolu nun çeşitli bölgelerinde küçük büyük Türk Beylikleri nin kurulmaya başladığı 13. yüzyıl ortalarından Osmanlı Beyliği nin kurulmaya başladığı 14. yüzyılın ilk çeyreğinde Orta Anadolu havzasında doğup yaşamış bir şair ve erendir. yunus emre, uzun bir süre hacı bektaş ı veli Dergahında çile doldurmuş ve dergaha hizmet etmiştir.

    yunus un yaşadığı yıllar, Anadolu Türklüğünün Moğol akın ve yağmalarıyla, iç kavga ve çekişmelerle, siyasî otorite zayıflığıyla, dahası kıtlık ve kuraklıklarla perişan olduğu yıllardır.13. yy ın ikinci yarısı, sadece siyasî çekişmelerin değil, çeşitli mezhep ve inançların, batınî ve mutezilî görüşlerin de yoğun bir şekilde yayılmaya başladığı bir zamandır. işte böyle bir ortamda, mevlânâ celaleddin i rûmî, hacı bektaş ı velî, ahî evrân ı velî gibi ilim ve irfan kutuplarıyla birlikte yunus emre, allah sevgisini, aşk ve güzel ahlakla ilgili düşüncelerini, her türlü batıl inanca karşı, gerçek islam tasavvufunu işleyerek türk islam birliğinin oluşmasında önemli vazifeler yapmıştır. yunus emre, risalet ün nushiyye adlı mesnevîsinin sonunda verdiği;

    Söze târîh yedi yüz yediydi

    yûnus cânı bu yolda fidîyidi
    beytinden anlaşıldığı kadarıyla H. 707 (M. 1307-8) tarihlerinde hayattadır. Yine, adnan erzi tarafından bayezıd devlet kütüphanesi nde bulunan 7912 numaralı yazmada şu ifadelere rastlanmaktadır:

    Vefât-ı yûnus emre
    Müddet-i 'Ömr 82
    Sene 720

    Bu belgeden anlaşılacağı üzere, yunus emre, H. 648 (M. 1240-1) yılında doğmuş, 81 yıllık bir dünya hayatından sonra H. 720 (M. 1320-1) yılında ölmüştür.

    Doğduğu yer konusundaki tartışmalar Eskişehir in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy ile Karaman üzerinde yoğunlaşmaktadır. Menakıpnâmelerle şiirlerinden çıkarılan bilgilere göre Babalılardan taptuk emre nin dervişidir. hacı bektaş ı veli ile ilgisi Vilayetname den kaynaklanmaktadır. Yine şiirlerinden tasavvuf yolunu seçtiği, iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Anadolu kentlerini dolaştığı, Azerbaycan ve Şam a gittiği, mevlana yla görüştüğü de bu bilgiler arasındadır.

    işlediği konularla Anadolu da gelişen Türk edebiyatının en büyük adlarından sayılan yunus emre, yalnız halk ve tekke şiirini değil, divan şiirini de etkiledi, yaşarlığını çağlar boyu sürdürdü. Hece ve aruzla yazdığı şiirlerinde sevgiyi temel aldı. Tasavvufla, islam düşüncesiyle beslenen dizelerinde insanın kendisiyle, nesnelerle, allahla ilişkilerini işledi, ölüm, doğum, yaşama bağlılık, ilahi adalet, insan sevgisi gibi konuları ele aldı. Çağına hâkim olan düşünüş biçimini ve kültürü konuşulan dille, yalın akıcı bir söyleyişle dile getirdi; kendinden önce yetişmiş iran ozanlarının, çağdaşlarının yapıtlarında geçen kavramlara yeni bir öz, yeni bir deyiş kattı. Bu yanıyla tasavvuf düşüncesini, alevi bektaşi inançlarını zenginleştirdi, kendi adına bağlanan tekke şiirinin Anadolu daki ilk temsilcilerindendir.

    yunus emre, halk diliyle tasavvuf edebiyatının en büyük şairidir. Daha Orta Asya asırlarında ahmed yesevi ile başlayan halk tasavvuf şiiri; Türkistan, horasan ve Anadolu da yüz yılı aşan bir işleniş çağından sonra, en üstün seviyesine yunus emrede varmıştır. yunus un duygu ve düşünce alemini hazırlayan kültürün kaynağında islam imanı vardır. Bu iman, dünyanın üç kıtasında tecrübe görmüş ve her yeni nesle zeka ve irfan mirasları bırakmış bir milletin bağrında, kendi öz çevresini bulmuştur. yunus un bilgi ve düşünce aleminde, önce bu uzun, sabırlı ve sayısız hayat tecrübelerinden doğan irfan ışıldar. Onun yaradılış, varlık, yokluk, aşk ve allah hakkında duygulu ve hummalı zihin yoruşları vardır ki aynı irfan kaynağından beslenir.

    yunus, insan olan herkese karşı; fakir, zengin, Hıristiyan ve Müslüman ayrımı yapmayan, engin sevgiyle bağlıdır. Ondaki insan sevgisi, insan da allahtan bir parça, ondan gelip bedenlenmiş bir cevher bulunduğunu bilmesindendir. yunus, işte bu parçanın bütününe yani allah a aşıktır. Onu gönlünde bilmenin heyecanıyla vurgundur. Bu heyecanı, musa peygamber in konuştuğu çoban kadar saf bir gönülle duyar; aynı saflıkla söyler. Yeryüzünde bir ömür boyu vatanından uzak kalmış bir insan hüznüyle yunus un allah diyarına karşı sonsuz hasret duyması da bundandır. yunus, ömrü boyunca böyle bir nostaljinin hummalarıyla yanmış, şiirlerine bu hummanın hareketini vermiştir.

    Nihayet, bütün bu iç ve kafa hareketleriyle olgunlaşıp derinleşen, bazen coşkun, bazen rind ve her haliyle cana yakın bir derviştir. yunus emre nin şiirlerinden ve halk içine yayılan menkıbelerinden yükselerek yedi asır ötede canlanan simasını belli başlı çizgileri bunlardır. yunus; duymuş, düşünmüş, inanmış ve bütün bu duyuş, düşünüş ve inanışlarını büyük bir sadelik ve kolaylıkla şiirleştirmeye muvaffak olmuştur. islami taassubun, üzerinde durmaktan çekindiği birçok iman meseleleri ile cennet, cehennem, sırat ve benzeri gibi kavramlar, onun en zeki ve en hür düşüncelerine mevzu olmuştur. Şiirleri, eskilerin, sehl i mümteni dedikleri, her dilin söyleyemeyeceği bir açıklık ve kolaylıkla terennüm edilmiştir.

    yunus emrenin mezarı olduğu iddia edilen pek çok mezar ve türbe vardır. Bunlar; Eskişehir in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy; Karaman'da yunus emre camiiavlusu; Bursa; Aksaray ili Ortaköy ilçesi'nde; Ünye; Kula'da Emre köyü; Erzurum, Tuzcu(Dutçu) köyü; Isparta'nın Gönen ilçesi; Afyon un Sandıklı ilçesi; Sivas yakınında bir yol üstü. Ayrıca Tokat ın Niksar ilçesinde ve Azerbaycanda Şeki şehrinde de bulunmaktadır.

    Ayrıca, mutasavvıf niyazi mısri de yunus emre nin mezarının (veya makamının) Limni Adası nda bulunduğunu ifade etmiştir. Bunlar arasında bilim adamlarınca tartışma, Karaman ve Eskişehir deki türbeler üzerine yoğunlaşmışsa da, hacı bektaş ı veli ile ilgili menkıbe düşünüldüğünde Eskişehir Sarıköydeki türbenin asıl yunus emre türbesi olduğu düşünülebilir...

    yunus emre nin şiirleri Divanda toplanmıştır. Şiirler aruz ölçüsüyle ve hece ölçüsüyle yazılmıştır. Ayrıca Fatih nüsnası, Nuruosmaniye nüsnası, Yahya Efendi nüshası, Kahraman nüshası, Balıkesir nüshası, Niyazi Mısrî nüshası, Bursa nüshası diye 7 ye ayrılır.

    risaletün nushiyye adlı eserinin 1307 de yazıldığı sanılmaktadır. Eser, mesnevi tarzında yazılmıştır ve 573 beyitten oluşmaktadır. Eser; dinî, tasavvufî, ahlakî bir kitaptır. Öğütler kitabıanlamına gelmektedir.

    (bkz: http://tr.wikipedia.org/wiki/yunus_emre)
    (oceanblue ?, 09.09.2011 19:29 ~ 19:43)
  2. Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
    Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
    Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
    Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.

    mısralarının sahibi hümanist şair.bu topraklar, türkçe'yi bu kadar ustaca kullanana rastlamadı.
    (acele ise karisan seytan ?, 09.09.2011 19:37)
  3. risaletü n nushiye'nin şairi.
    (ben cylon degilim ?, 09.09.2011 23:23)
  4. cemal süreya'ya göre türkçe'nin göğ renkli medeniyetine süt dişleriyle dokunmuş.

    yunus ki sütdişleriyle türkçenin
    ne güzel biçmişti gök ekinini,
    düşman müşman girmeden araya
    dolanıp bütün yukarı illeri
    toz duman içinde yollar boyunca
    canından sızdırmıştı şiiri;
    vasf-ı hal'inde öyle esrikti
    acı dirliği aşık paşa'nın,
    günlük gibi havayı doldurdu
    sevginin ve kimyanın öğretisi
    ...
    ...
    ...
    (swing ?, 30.11.2011 18:37)
  5. iskender Pala'nın Od adlı eserinde söz konusu şahsın yaşam hikâyesi, onun gibi saf ve duru şekilde anlatılmış hak aşığı.
    (hafiyesmer ?, 30.11.2011 21:45)
  6. yetkili bir abimizdir.
    (jeneveuxpastravailler ?, 28.07.2012 02:01)
  7. nasıl anlatsam ki her bir mısrasıyla içimde bir kapı açan, bir aydınlanma peydah eden bu şairi, aynı sayfada dakikalarca takılıp kaldığımı... kitaptaki beğendiğim şiirleri defterime geçirirken, çok sayıda beğendiğim olmasından dolayı içim acıya acıya çook şiirini atlamak zorunda kaldığımı...

    işte biri, ölüm daha güzel nasıl anlatılır ki:

    Sana ibret gerek ise gel göresin bu sinleri*
    Ger* taş isen eriyesin bakıp görücek bunları

    Şunlar ki çoktur malları gör nice hâlleri
    Sonucu bir gömlek giymiş onun da yoktur yenleri*

    Hani mülke benim diyen köşk ü saray beğenmeyen
    şimdi bir evde yatarlar taşlar olmuş üstünleri

    Bunlar eve girmeyenler zühd ü taat* kılmayanlar
    bu beyliği bulmayanlar zirâ geçti devranları

    hani ol* şirin sözlüler hani ol güneş yüzlüler
    şöyle gayib* olmuş bunlar hiç belirmez nişanları

    bunlar bir vakt beyler idi kapıcılar korlar idi
    gel şimdi gör bilmeyesin bey hangisidir ya kulları

    ne kapı vardır giresi ne yemek vardır yiyesi
    ne ışık vardır göresi dün olmuştur gündüzleri

    bir gün senin dahı* yunus benim dediklerin kala
    seni dahı böyle ede netekim etti bunları
    (arasat ?, 17.07.2013 20:05)
  8. kendisi gençliğinde mevlânâ'nın sohbetinde bulunmuştur:

    Mevlânâ Hudavendigâr bize nazar kılalı
    Anın* görklü* nazarı* gönlümüz aynasıdır

    ancak çokça anlatılan şu hikâye doğru değildir: mevlânâ yunus'a mesnevi'sini okur. Yunus da der ki: güzel söylemişsin de uzun söylemişsin, ben olsam şununla yetinirdim der ve söyler:

    ete kemiğe büründüm
    yunus oldum göründüm

    bu anlatılan efsaneden başka bir şey değildir. yunus'un buna benzer bir beyiti vardır ancak o da bu şekilde değildir. ayrıca mevlânâ vefat ettiğinde yunus 34 yaşındadır ve böyle bir konuşmaya yunus'un ne yaşı ne de edebi müsaittir.

    yunus'un şeyhi tapduk emre, tapduk emre'nin şeyhi barak baba'dır. çok ilginçtir ki barak baba yunus'tan 27 yaş küçüktür.
    (arasat ?, 17.07.2013 20:19)
  9. aşağıdaki şiirin müellifi:

    bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil
    yetmiş iki millet dahı elin yüzün yumaz* değil

    Han' erenler geldi geçti bunlar yurdu kaldı göçti
    Pervâz urup* hakk'a uçtu hüma kuşudur* kaz değil

    Yol oldur* ki doğru vara göz oldur ki Hakk'ı göre
    er oldur ki alçakta dura yüceden bakan göz değil

    doğru yola gittin ise er* eteğin tuttun ise
    bir hayır da ettin ise birine bindir az değil

    yunus bu sözleri çatar sanki balı yağa katar
    halka mata'ların* satar yükü gevherdir* tuz değil
    (arasat ?, 17.07.2013 20:28)

© 2025 - aühf sözlük uludağ sözlük

aühf sözlük, ankara hukuk fakültesinin interaktif sözlüğüdür. - 2011 nisan (c) bir interaktif sözlük çalışmasıdır. aühf sözlük sözlük spot tematik sözlük servisi ile üretilmiştir. sözlükler yöneticilerinin sorumluluğundadır, www.sozlukspot.com sözlüklerin içeriklerinden sorumlu tutulamaz.