özdemir asaf 


  1. ne yazık ki o da facebook ergenleri ve ergenlerin yönettiği beğeni sayfalarınca keşfedilip acımasızca öldürülmüştür.fazla popülerlik göz çıkarır durumuna düşmüştür. çok güzel duygularla yazdığı birbirinden etkileyici mısralar; harflerin bazıları büyük bazıları küçük yazılarak, 'q' 'x' gibi harfler kullanılarak yazılmış ve "(ç)alıyorum bebeğim" tarzı yılışık sözlerle kirletilmiştir.
    (acele ise karisan seytan ?, 11.08.2011 06:24)
  2. Sana gitme demeyeceğim.
    Üşüyorsun ceketimi al.
    Günün en güzel saatleri bunlar.
    Yanımda kal.

    Sana gitme demeyeceğim.
    Gene de sen bilirsin.
    Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
    incinirsin

    Sana gitme demeyeceğim,
    Ama gitme, Lavinia.
    Adını gizleyeceğim
    Sen de bilme, Lavinia.

    dizelerinin sahibidir. tabii o yıllarda edebiyat dergileri çok popülerdi, şiirin bir değeri vardı o zamanlar...
    (bkz: buralar hep dutluktu)
    (ben cylon degilim ?, 11.08.2011 14:14)
  3. bir gün dost'ta oruç aruoba'nın kitaplarını karıştırırken keşfettim kendisini.

    oruç aruoba hiç gelmeyen birini beklemek üzerine, bir daha göremeyeceğin için sevdiğin birini terketmek üzerine bazı şeyler yazmıştı ki o zaman benim içinde bulunduğum durumun özetiydi bu tablo. bu yazdıklarına ve onları o gün açar açmaz gözüme çarpmasına gayet şaşırıp kalmıştım , hatta o kitabı -şimdi bakamıycam- sanırım de ki işte idi. onun gibi bi kaç şeyi daha okuduktan sonra, dostta felsefe kitaplarının hemen arkasında bulunan şiirlerin standında -hep duyardım ismini- özdemir asaf gözüme çarptı, berbat bi sarı renk, kapakta karizma bir amca, içini açtım, karşıma çıkan ilk şiiri okudum, düşüngüydü bu şiir, az önce okuduğum kitapta beni şaşırtan konunun aynısını özdemir saaf işlemişti, şaşkınlığım katmerlendi çünkü hiç alakası yokken açtığım farklı iki kitabın iki sayfasında o günlerde aldığım kararları destekleyici, vicdanıma duyduğum sorumluluğu perdeleyecek ve yaptığıma meşruiyet kazandıracak şeyler yer alıyordu.
    yani şu şiirle başladı tanışıklığımız,

    (düşüngü)
    hepsinin gelmesini bekleme
    bir kişi gelmeyecek..

    sen alışmayasın diye
    korkmayasın diye
    düşünesin diye..

    kendine yetmen için
    herkesin kendinden kaçacağı yerlerde
    sen kaçmayasın diye..

    gelenler gitmeyecekmiş gibi
    doğumlarda ölümlerde
    duyasın diye..

    bildiğini bildirmek için
    bilmemeyi öğrenmelisin
    tam kalsın diye ..

    hepsinin gelmesini bekleme
    sen var olasın diye
    bir kişi gelmeyecek
    sen bir olasın diye...

    o günden sonra bol bol zaman geçirdik kendisiyle sonra anladım ki aslında elde edilememişin güzellemesini yapıyor, bazı bazı varolamamanın. bir daha elime almamaya yemin ettiğim zamanlar oldu, hiç anlayamadığım bi iki dizesini bir anda anlamlandırabildiğim zamanlar da.

    bir de bu adam tek bir yalanın, yalanlardan daha tehlikeli ve kaldırılması zor olduğunu öğretti bize.
    (swing ?, 11.08.2011 15:33)
  4. kelime oyunlarını seven , düşündükçe anlaşılan , ne zaman düşünüldüğüne bağlı olarak şiirlerine çeşitli anlamlar yüklenen şair .

    mum alevi ile oynayan kedinin öyküsü

    bir mum yanıyordu bir evin bir odasında
    o evde bir de kedi vardı.
    geceler indiğinde kendi havasında
    mum yanar, kedi de oynardı.

    mumun yandığı gecelerden birinde
    kedi oyunlarına daldı.
    oyun arayan gözlerinde
    mumun alevi yandı,
    baktı,
    mumun titrek alevinde
    oyuna çağıran bir hava vardı.

    oyunlarını büyüten kedi büyüdü
    kendi türünde çocukcasına,
    döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü
    geldi mumun yanına, oyuncakcasına.
    bir baktı, bir daha, bir daha baktı
    mumun alevinin dalgalanmasına
    uzandı bir el attı.
    bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı..
    ilk kez gördüğü mumun yakmasına
    inanmayacaktı.

    kedi, oyunlarında büyüyordu,
    mum, üşüyordu yanmalarında.
    zaman ikili yürüyordu
    aralarında.
    bir ayrışım görünüyordu
    birinin yanmalarında
    öbürünün oynamalarında.

    kedi oyunlarında büyüyordu,
    yitirerek gitgide oyunlarını.
    mum küçülüyordu yanmalarında,
    yitirerek gitgide yakmalarını.

    oynarken büyüyen kedi yanacak,
    aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.
    küçülen yaka-yaka aydınlatacak,
    büyüyen yana yana anlayacaktı.

    bir mum yanmasından
    ve bir kedi oyunundan
    kaldı sonunda
    bir gecenin tam ortasında
    bir evin bir odasında
    göz-göze susan
    iki insan.

    mum yandı bitti,
    kedi büyüdü gitti.
    oyunlar karıştı gecelerde
    suskun uykusuzluklara.

    o iki insandan, sonunda
    birinin anılarında kedi,
    birinin dalmalarında mum
    kaldı gitti.

    nerede bir mum yansa şimdi,
    nerede oynasa bir kedi,
    birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri..
    bugün dün gibi oluyor,
    dün bugün gibi.
    mum ellerimi tırmalıyor,
    belleğimi yakıyor kedinin elleri.
    (jeanjack ?, 11.08.2011 17:23)
  5. 'Gelecegim, bekle dedi, gitti.
    Ben beklemedim,
    O da gelmedi
    Ölüm gibi birsey oldu.
    Ama kimse ölmedi'
    az sayıda sözcükle çok yaşanmışlıkları işleyen şair.
    (piskevitkirintisi ?, 11.08.2011 21:06 ~ 21:07)
  6. sana güzel deyorlar;
    sakın olma. *

    ünlü daralmasına yer vermeyen şair. bir de düz yazıları vardır: ''dün yağmur yağacak''
    (ttite ?, 11.08.2011 22:10)
  7. kitabından bir kaç altını çizdiğim bölümü paylaşayım.

    Rüzgar yelkensiz de olsa yine rüzgardır. Ama rüzgarsız yelken sadece bir bezdir.

    Oraya kadar koştuktan sonra on adım kadar daha koşamayacaksan...
    Oraya kadar sakın koşma!
    Sana değil,bir başkasına yazık olur.

    Şapkayı alıp gitmek vardır. Hem kolayca söylenebilir. bu hem de kolayca yapılabilir. Mesele onu vestiyerden aldıktan sonra koyacak yer bulmaktır.

    Birbirlerine benzeyen evler midir birbirlerine benzeyen bu insanları yapan?
    Yoksa birbirlerine benzeyen insanlar mı yapıyor birbirlerine benzeyen bu evleri?

    Sevgi, sanılır ki aşkın bir öncesidir. Oysa hiç değil, sevgi aşkı geciktiren yada geçiştiren bir ovadır.
    (dinendalsurion ?, 12.08.2011 00:11)
  8. zıtlıkların şairi.

    "şarkı söylüyormuşum
    sokaklarda,
    görmüşler.

    yere yere bakıyormuşum
    yürürken
    duymuşlar.

    sonrasını kendileri uydurmuşlar " diyerek gülümsetir beni.
    (yozgatli alman ?, 12.08.2011 02:28)
  9. (bkz: pay) şiiriyle bazen insana söyleyecek laf bırakmadığını düşündüğüm şair.
    (sensoylemedendebiliyorum ?, 01.11.2012 18:55)
  10. Benim bahçem yoksuldu;
    iki dala bir yaprak düşerdi ağaçlarımdan.
    Kuşlarım ödünç alırdı kanatlarını
    işlerinden yorgun dönen arkadaşlarından.

    Zeytin, peynir, reçel, bal
    Konserleri verilirdi her gece
    Sofralardaki yapayalnız ekmeklere
    Ve yokluklar yarına bırakılırdı böylece..

    Soğuk sular akardı çeşmelerden,
    Doktorlar saklambaç oynardı hastalarla.
    Her akşamki sazlı-sözlü eğlencelerden
    Çocuklar hasta olurdu pastalarla.

    Aylı-yıldızlı-mehtaplı gecelerdi tüm
    Sokaklar, evler ışıl-ışıl parlardı.
    Çözümlemesi zor bilmecelerdi, kördüğüm;
    Ve bakar bakmaz çözüm bulan adamlar vardı.

    Öyle okullarımız vardı ki orada
    Öğretmenler Hoca’larının öğrencisi değil.
    Ner’deyse kulu-kölesiydi, kıran-kırana.
    Derslere bile girilirdi arada.

    Nasıl anlatsam, bizim ora’lar
    Öyle sıradan bir semt, bakımsız bir mahalle değil,
    Sanki Cennet’ten bir köşe,
    Bağımsız bir masal ülkesiydi.

    Ah! Sizler görmediniz çocuklar, çünkü
    - Dilerim görmeyiniz - o günler geride kaldı.
    Dinlemediniz böylesine bir öykü.
    Şairine gülmeyiniz, bir masaldı.
    (meadowlarks ?, 02.11.2012 13:55)

© 2025 - aühf sözlük uludağ sözlük

aühf sözlük, ankara hukuk fakültesinin interaktif sözlüğüdür. - 2011 nisan (c) bir interaktif sözlük çalışmasıdır. aühf sözlük sözlük spot tematik sözlük servisi ile üretilmiştir. sözlükler yöneticilerinin sorumluluğundadır, www.sozlukspot.com sözlüklerin içeriklerinden sorumlu tutulamaz.